Muğla denince çoğu kişinin aklına Bodrum’un plajları, Marmaris’in gece hayatı gelir. Ama bu güzel şehir sadece popüler duraklardan ibaret değil. Ege ile Akdeniz’in kucaklaştığı bu bölgede, hala keşfedilmeyi bekleyen pek çok gizli cennet köşesi var. Sessiz koylar, serin nehirler, ormanın içinden geçen patikalar ve masmavi suların çağrısı… Hepsi sizi bekliyor! Eğer klasik rotaların dışına çıkmak, biraz huzur bulmak ve doğayla baş başa kalmak istiyorsanız doğru yerdesiniz.
İçindekiler
Akyaka Azmak Nehri
Muğla’nın Ula ilçesine bağlı Akyaka beldesi, Azmak Nehri sayesinde adeta bir doğa masalına dönüşür. Bu berrak ve serin nehir, Gökova Körfezi’ne dökülürken izleyenleri büyüleyen bir manzara sunar. Su o kadar temizdir ki, içindeki balıkları ve su altı bitkilerini yürürken bile görebilirsiniz. Azmak Nehri, aynı zamanda yaz aylarında sıcak havadan bunalanlar için de serin bir kaçış noktasıdır. Nehrin ortalama sıcaklığı 8-10 derece civarındadır. Bu nedenle suya girmek cesaret ister ama sonrasında gelen ferahlık eşsizdir.
Azmak Nehri boyunca yapılan tekne turları, Akyaka’ya gelen ziyaretçilerin en sevdiği aktiviteler arasında yer alır. Bu turlar sırasında sazlıklar arasında ilerler, kaplumbağalarla karşılaşabilir, hatta zaman zaman yaban ördekleriyle göz göze gelebilirsiniz. Nehir kenarında konumlanmış kafeler ve restoranlar, doğal bir seyir terası gibidir. Özellikle sabah saatlerinde kahvaltı eşliğinde nehrin huzurunu yaşamak unutulmaz bir deneyimdir. Ayrıca kano kiralayarak kendi başınıza nehirde ilerleyebilir, doğayla birebir temas kurabilirsiniz.
Akyaka aynı zamanda “Cittaslow” yani “sakin şehir” unvanına sahip ender yerlerden biridir. Bu nedenle Azmak Nehri çevresi de gürültüden ve kalabalıktan uzak bir atmosfer sunar. Sessizlik, kuş sesleri ve suyun akışı... Eğer doğanın içinde, ama konforlu bir deneyim arıyorsanız Azmak Nehri tam da sizin için olabilir. Yalnızca günübirlik değil, kamp yaparak veya çevredeki butik otellerde konaklayarak bu güzelliğin tadını daha uzun süre çıkarabilirsiniz.
Sedir Adası (Kleopatra Plajı)
Muğla'nın Gökova Körfezi'nde yer alan Sedir Adası, sadece güzelliğiyle değil, büyülü bir efsaneyle de dikkat çeker. Kleopatra Plajı olarak bilinen sahiliyle ünlü bu ada, altın sarısı incecik kumları ve cam gibi berrak deniziyle göz kamaştırır. Rivayete göre, bu plajın kumu Mısır Kraliçesi Kleopatra için özel olarak Kuzey Afrika’dan getirilmiştir. Hatta kumların kimyasal yapısı incelendiğinde, Türkiye’de başka hiçbir yerde bulunmayan özelliklere sahip olduğu kanıtlanmıştır.
Sedir Adası, antik Cedrae kentinin kalıntılarını da barındırır. Adaya vardığınızda sadece denize girmekle kalmaz, aynı zamanda tarihi kalıntılar arasında yürüyüş yaparak binlerce yıl öncesine bir yolculuk yaparsınız. Antik tiyatro, agora kalıntıları ve surlar hâlâ ayaktadır. Plaj ise oldukça korunaklıdır. Öyle ki kumlar ziyaretçilerin taşımaması için özel kurallarla korunur ve plajın belirli bölümlerinde yere havlu sermek dahi yasaktır.
Adaya ulaşım genellikle Akyaka veya Çamlı İskelesi’nden kalkan teknelerle sağlanır. Yaklaşık 20-30 dakikalık bir tekne yolculuğu sonrasında bu doğa ve tarih harikasına varırsınız. Yaz aylarında ada oldukça yoğun olabilir, bu yüzden sabah erken saatlerde gitmek daha sakin bir deneyim sunar. Ayrıca adada uzun süre kalabilmek için yiyecek ve içeceklerinizi yanınıza almanızda fayda var, çünkü alandaki hizmetler sınırlı olabilir.
Akbük Koyu (Milas)
Bodrum ile Didim arasında, Milas’ın kıyılarına gizlenmiş bir cennet parçası: Akbük Koyu. Bu koy, Ege Denizi’nin en temiz ve durgun sularından birine ev sahipliği yapar. İsmini, berrak suyunun deniz tabanını bile bembeyaz göstermesinden alır. Denizi o kadar sakin ve saydamdır ki, yüzmek yerine suyun üzerinde süzülüyormuş gibi hissedersiniz. Genellikle aileler ve huzur arayan tatilciler tarafından tercih edilen koy, fazla yapılaşmadan uzak oluşuyla dikkat çeker.
Akbük Koyu, ormanla çevrili doğal yapısıyla hem gölgede dinlenmek hem de güneşin tadını çıkarmak isteyenler için ideal bir ortam sunar. Çam ağaçlarının altında piknik yapabilir, kamp kurabilir ya da kıyıya kurulu salaş restoranlarda taze balık yiyebilirsiniz. Özellikle sabah saatlerinde deniz bir ayna gibi düzdür; yüzmek için en keyifli zaman da tam bu saatlerdir. Akşamüstü ise güneş, koyun üstünden batarken ortaya çıkan manzara âdeta tablo gibidir.
Ulaşımı biraz zahmetli olsa da bu durum Akbük’ü kalabalıklardan koruyan bir avantaj yaratır. Özellikle yaz aylarında yolun dar olması nedeniyle erken saatlerde gitmek tavsiye edilir. Milas üzerinden gelen yol, virajlı ama doğayla iç içe bir güzergâh sunar. Aracınızla giderseniz park yeri bulmak için erken davranmanız iyi olur. Ayrıca deniz ayakkabısı almanız faydalı olabilir; sahilde bazı yerlerde küçük taşlar bulunur.
Boncuk Koyu (Gökova)
Adını adeta suya düşmüş boncuklar gibi parlayan denizinden alan Boncuk Koyu, Gökova Körfezi’nin en büyüleyici noktalarından biridir. Bu koy, sakinliği ve doğallığıyla özellikle kafa dinlemek isteyen gezginlerin gözdesidir. Upuzun çakıllı sahili, masmavi suları ve çevresini saran yemyeşil ormanlarıyla tam anlamıyla bir doğa harikasıdır. Denizin rengi sabah saatlerinde turkuazı andırırken, gün batımına doğru derin bir maviye döner ve bu renk geçişleri koyun adeta her saat başı yeniden doğmasını sağlar.
Boncuk Koyu’nun en dikkat çeken özelliklerinden biri de camgöz köpekbalıklarının yaz aylarında buraya gelmesidir. Merak etmeyin; bu köpekbalıkları insanlara zarar vermez, hatta birçok bilimsel gözlem için burası özel bir alan olarak kullanılır. Ekolojik değeri oldukça yüksek olan koy, bu yüzden fazla yapılaşmadan uzak tutulmuştur. Bu da ziyaretçilere doğayla daha yakın, sade ve huzurlu bir deneyim sunar. Kamp yapmak isteyenler için ise oldukça uygun bir ortamdır. Geceleri yıldızları izleyerek uyumak, sabah dalga sesleriyle uyanmak burada sıradan bir günün parçasıdır.
Boncuk Koyu’na ulaşım biraz zahmetli olabilir çünkü yollar dar ve zaman zaman stabilize. Ancak varış noktasında karşılaşacağınız manzara tüm bu zahmeti unutturur. Kendi aracınızla gitmeniz en pratik yol olacaktır. Yakın çevrede konaklama seçeneği fazla olmasa da günübirlik ziyaretler için mükemmeldir. Ayrıca yanınızda yiyecek, içecek ve şemsiye götürmeniz önerilir çünkü tesis hizmetleri oldukça sınırlıdır.
Bördübet Ormanları
Marmaris’in kalabalık plajlarından sadece birkaç kilometre uzaklıkta, adeta başka bir dünya gizlenmiş: Bördübet Ormanları. Adını burada yaşamış İngiliz askerlerinden aldığı söylenir; “Bird the Bed” yani kuşların yatağı anlamına gelen bu ifade zamanla Bördübet’e dönüşmüş. Ve inanın, adının hakkını fazlasıyla veriyor! Kuş cıvıltılarıyla uyanmak, çam kokusunu içine çekerek yürümek ve göz alabildiğine uzanan yeşil bir denizde kaybolmak... Bördübet’te doğa kelimenin tam anlamıyla başrolde.
Bu bölge, özellikle doğa yürüyüşü, kampçılık ve kuş gözlemciliği için oldukça uygun. Sık çam ormanları arasında saklı patikalar, doğa tutkunları için keşfedilmeyi bekleyen rota gibi uzanıyor. Kimi zaman karşınıza küçük bir dere, kimi zaman ağaçların arasından görünen Ege’nin maviliği çıkıveriyor. Bölge aynı zamanda özel bir eko-turizm bölgesi olduğu için kalabalık gruplar ve yüksek sesli eğlencelerden uzak tutuluyor. Bu da burayı özellikle huzur ve sessizlik arayanlar için cazip kılıyor.
Bördübet aynı zamanda denize ulaşabileceğiniz birkaç saklı koya da ev sahipliği yapar. Orman içinden yürüyerek ya da bisikletle bu koylara ulaşabilir, günü deniz kenarında geçirebilirsiniz. Bölgede birkaç eko-otel ve kamp alanı bulunur; bunlar doğaya zarar vermeyen, sürdürülebilir turizm anlayışıyla hizmet verir. Dolayısıyla doğa ile uyum içinde birkaç gün geçirmek isteyenler için harika bir alternatiftir.
Kargı Koyu (Datça)
Datça’nın merkezine sadece 3 kilometre mesafede bulunan Kargı Koyu, şehirden uzaklaşmadan doğayla baş başa kalabileceğiniz nadir yerlerden biridir. Bu koy, mavi ile yeşilin en saf halini sunar. Tertemiz denizi, iri taneli çakıl taşlı sahili ve çam ağaçlarıyla çevrili yapısıyla hem gözünüze hem ruhunuza hitap eder. Denizi oldukça berraktır; sabah saatlerinde cam gibi düz bir yüzey sunar, gün içinde ise hafif dalgalarla dans eder.
Kargı Koyu özellikle rüzgârsız günlerde yüzmek ve güneşlenmek için oldukça elverişlidir. Deniz, yavaş yavaş derinleştiği için yüzme bilmeyenler ya da çocuklu aileler için de güvenlidir. Ayrıca sahil boyunca uzanan yürüyüş yolu, sabah sporlarını doğa içinde yapmak isteyenler için ideal bir parkur sunar. Koyda bulunan birkaç küçük işletme, yerel tatları tadabileceğiniz menüler sunar. Balık, zeytinyağlılar ve Datça'nın meşhur bademli tatlıları bunlardan bazılarıdır.
Bölge, sakin yapısını koruyabilmek adına fazla tesisleşmeden uzak tutulmuştur. Bu da onu gürültüden ve kalabalıktan koruyan en önemli etkenlerden biridir. Yaz aylarında dahi diğer Datça plajlarına göre daha az yoğunluk yaşanır. Eğer daha uzun süreli bir deneyim isterseniz yakındaki pansiyonlarda konaklayabilir ya da çadırınızı alıp doğayla iç içe bir gece geçirebilirsiniz.
Hayıtbükü ve Ovabükü Koyları
Datça Yarımadası’nda doğa ile iç içe, huzur dolu bir tatil hayal ediyorsanız Hayıtbükü ve Ovabükü koyları sizi fazlasıyla memnun edecek. Bu iki koy, birbirine oldukça yakın konumda bulunur ve doğal güzellikleriyle bölgenin en çok sevilen yerlerinden olmayı başarır.
Küçük bir sahil kasabasını andıran Hayıtbükü, çakıllı plajı ve sığ denizi ile oldukça güvenli bir yüzme alanı sunar. Aileler için ideal bir koy olan Hayıtbükü’nde deniz sabah saatlerinde neredeyse hareketsizdir. Bu yüzden çocuklarla yüzmek ya da sabah yoga yapmak için harika bir ortam sağlar. Koyda birkaç pansiyon ve restoran bulunur, bu da konaklamayı ve yemek ihtiyaçlarını oldukça kolay hale getirir. Özellikle deniz ürünleri menüsü oldukça lezzetlidir ve gün batımında burada yemek yemenin keyfi bambaşkadır.
Hayıtbükü’ne göre biraz daha geniş olan Ovabükü Koyu ise uzun plajı ve çevresindeki meyve bahçeleriyle doğanın kalbinde bir deneyim sunar. Deniz ilk birkaç adımda taşlık olsa da sonrasında kumlaşır ve yüzmek için oldukça uygundur. Burada kamp alanları da mevcuttur, bu da doğa ile baş başa bir tatil geçirmek isteyenler için avantaj sağlar. Sakinliğiyle dikkat çeken Ovabükü, özellikle kitap okumak, deniz kenarında sessizce yürüyüş yapmak ya da sadece gökyüzünü izlemek isteyenler için ideal bir yerdir.
Mazı Köyü (Bodrum)
Bodrum’un alışılmış lüks ve kalabalık tatil anlayışına tamamen zıt bir durak arıyorsanız Mazı Köyü tam da sizi bekliyor olabilir. Bu küçük ve sakin köy, Bodrum merkeze yaklaşık 45 kilometre mesafede yer alıyor ama adımınızı attığınız anda bambaşka bir dünyaya geçtiğinizi hissediyorsunuz. Mazı, adını çevresinde bolca bulunan mazı ağaçlarından alır ve yıllardır doğallığını korumayı başaran ender yerleşimlerden biri olarak bilinir.
Köy, Akdeniz mimarisine özgü taş evleri, dar sokakları ve içten insanlarıyla hem geçmişi yaşatır hem de doğayla iç içe olmanın huzurunu sunar. En büyük özelliklerinden biri, tertemiz deniziyle çevrelenmiş birbirinden güzel küçük koylara ev sahipliği yapmasıdır. İnceyalı, Çakılyalı, Hurma ve Ilgın koyları Mazı’nın çevresinde yer alan ve deniz keyfi için tercih edilen sakin duraklardandır. Özellikle İnceyalı Plajı, berrak suyu ve incecik kumlarıyla çocuklu aileler için oldukça elverişlidir.
Mazı Köyü, aynı zamanda zeytinyağı, bal ve el işi ürünleriyle de meşhurdur. Köydeki kadınlar kendi el emeklerini sergiledikleri tezgâhlarda misafirlerle sohbet ederken doğal ürünler sunar. Bu yönüyle Mazı sadece bir tatil yeri değil, aynı zamanda kültürel bir deneyim sunar. Konaklama açısından ise küçük pansiyonlar, taş evlerden dönüştürülmüş butik oteller ya da köy evlerinde konaklama seçenekleri bulunur.
Bozukkale (Bozburun)
Muğla’nın Marmaris ilçesine bağlı Bozburun Yarımadası’nın güney ucunda yer alan Bozukkale hem tarih meraklılarını hem de doğa severleri cezbeden özel bir destinasyondur. Bozukkale adını, antik dönemde “Loryma” olarak bilinen kalenin bozulmuş yapısından alır. Bugün hâlâ ayakta kalan kalenin taş duvarları, Ege Denizi’ne karşı dimdik durur ve ziyaretçilere geçmişin izlerini bugünde yaşama fırsatı sunar. Tarihle doğanın bu eşsiz uyumu, Bozukkale’yi bir açık hava müzesi gibi kılar.
Bozukkale’ye kara yolu ile ulaşım zordur; bu da burayı izole, sessiz ve sakin kılar. Çoğu ziyaretçi, bölgeye tekneyle gelir. Bu zorluk aslında büyük bir avantajdır çünkü Bozukkale, kalabalık tatil beldelerinden uzakta, doğayla baş başa kalabileceğiniz nadir yerlerden biridir. Tekneyle yapılan bu yolculuk sırasında Gökova Körfezi’nin eşsiz manzaralarını izlemek de cabasıdır. Özellikle yat turizminin gözdesi olan bu koy, berrak suları ve dalgasız deniziyle yüzme ve dalış için mükemmel bir ortam sunar.
Bozukkale’nin su altı zenginlikleri dalış meraklıları için oldukça caziptir. Renkli mercanlar, küçük balık sürüleri ve zaman zaman görülen ahtapotlar, su altı keşiflerine ayrı bir heyecan katar. Koyda birkaç küçük tesis bulunur; ancak lüks beklentiler yerine sadelik ve doğallık ön plandadır. Sahilde oturup gün batımını izlemek, burada yapılacak en sade ama en etkileyici aktivitelerden biridir.
Söğüt Köyü (Marmaris)
Marmaris’in merkezinden yaklaşık 45 kilometre uzaklıkta bulunan Söğüt Köyü, Bozburun Yarımadası'nın en huzurlu ve otantik köylerinden biridir. Denize bakan geniş manzarası, doğal ürünleri ve sıcakkanlı insanlarıyla ziyaretçilerine sadece bir tatil değil, bir yaşam tarzı sunar. Söğüt, göz kamaştırıcı gün batımı manzaralarıyla da meşhurdur. Güneşin denizin üstünde ağır ağır kaybolduğu o anlar, bu köyde adeta zamanın durduğu anlardır.
Söğüt’te yapılaşma oldukça sınırlıdır; bu sayede doğallığını korumuş ender yerlerden biridir. Köyün sahili, klasik anlamda bir plaj sunmaz ama denize girmek isteyenler için oldukça temiz ve sakin koylar bulunur. Kıyı boyunca sıralanmış küçük balıkçı tekneleri ve salaş lokantalar, köyün sade ama özgün atmosferini tamamlar. Özellikle taze deniz ürünleriyle hazırlanmış akşam yemekleri, lezzeti kadar manzarasıyla da hafızalara kazınır.
Köyde yaşayan halkın çoğu tarım ve balıkçılıkla uğraşır. Zeytinyağı, keçi peyniri, bal ve taze sebzeler gibi ürünler, burada doğal yöntemlerle üretilir ve köy pazarlarında satışa sunulur. Yani sadece dinlenmekle kalmaz, aynı zamanda yerel kültürü doğrudan deneyimleme şansına da sahip olursunuz. Söğüt, sakinliğiyle öne çıktığı için büyük gruplar ya da yüksek sesli etkinlikler burada pek görülmez; bu da bireysel tatilciler ve doğaseverler için büyük bir avantajdır.
Turgut Şelalesi
Marmaris’e yaklaşık 35 kilometre uzaklıktaki Turgut Köyü’nde yer alan Turgut Şelalesi, yaz sıcağında doğanın serin kucağında vakit geçirmek isteyenler için adeta bir vaha gibidir. Sıcacık Ege günlerinin içinde bir serinlik molası arayanlar için bu şelale; berrak suyu, yemyeşil çevresi ve mis gibi orman havasıyla eşsiz bir deneyim sunar. Özellikle yaz aylarında, bölgenin sıcaklığından bunalanların kaçış noktası haline gelir.
Şelale sadece tek bir noktadan akan suyla sınırlı değildir; çevresinde küçük göletler ve irili ufaklı birkaç başka şelale daha bulunur. Su oldukça soğuktur ama buna rağmen cesaret edenler kendilerini bu doğal havuzlara bırakır. Serinliği bir yana, vücuttaki tüm yorgunluğu alan bu su, aynı zamanda bölge halkı tarafından şifalı olarak da bilinir. Çevredeki doğal taş basamaklar ve yürüyüş yolları, ziyaretçilere doğa içinde kısa keşifler yapma imkânı sunar.
Turgut Şelalesi çevresi piknik yapmak için de oldukça uygun. Ağaçların gölgesinde serin bir mola verebilir, yanınıza getirdiğiniz atıştırmalıklarla doğanın tam ortasında keyifli bir gün geçirebilirsiniz. Ayrıca bölgede küçük kafeteryalar ve yerel ürünlerin satıldığı tezgâhlar da bulunur. El yapımı sabunlar, doğal zeytinyağları ve süs eşyaları özellikle ilgi çeker. Dilerseniz kısa bir yürüyüşle köyün içine inip yöresel lezzetleri tadabileceğiniz küçük restoranlarda mola verebilirsiniz.
Yuvarlakçay (Köyceğiz)
Muğla’nın Köyceğiz ilçesinde yer alan Yuvarlakçay, yaz sıcağında serin bir nefes almak isteyenler için adeta bir doğa harikasıdır. Kayalıklardan çıkan kaynak sularıyla beslenen bu çay, adını kıvrılarak akmasından alır. Suyun sıcaklığı yıl boyunca ortalama 6-8 derece civarındadır; yani yazın en sıcak gününde bile buz gibi akar. Hem görsel bir şölen sunar hem de sunduğu serinlikle adeta bir doğa terapisi gibidir.
Yuvarlakçay’ın çevresi tamamen doğal yapısını korumuş bir bölgedir. Çayın iki yanına kurulmuş tahta köprüler, salıncaklar ve su üstü platformları hem fotoğraf severlerin hem de macera arayanların ilgisini çeker. Ayrıca çayın içinde yürüyüş yapmak, kısa süreliğine de olsa bu doğal soğuk suyla temas kurmak oldukça canlandırıcı bir etkidir.
Bölgedeki restoranlar, çayın kenarına kurulmuştur ve su üstünde yemek yeme keyfi sunar. Masalar bazen suyun içine kadar yerleştirilir; ayaklarınız buz gibi suyun içindeyken sıcak gözleme, taze alabalık ya da yöresel köy kahvaltısının tadını çıkarabilirsiniz. Aynı zamanda çayın çevresi piknik yapmak ve doğada zaman geçirmek isteyen aileler için de idealdir.
İnbükü Orman Kampı
Muğla’nın Marmaris ilçesi sınırlarında, Bozburun Yarımadası’nda yer alan İnbükü Orman Kampı, kamp tutkunlarının hayallerini süsleyen eşsiz bir doğa alanıdır. Burası sadece çadır kurup uyuyacağınız bir yer değil; aynı zamanda ormanın, denizin ve sessizliğin iç içe geçtiği bir huzur durağıdır. Geniş çam ormanlarıyla çevrili bu alan, Ege'nin tertemiz havasını soluyabileceğiniz, doğayla birebir temas kurabileceğiniz nadir noktalardan biridir.
Kamp alanı oldukça geniştir ve hem çadır hem de karavan konaklaması için uygundur. Denize sıfır olması, sabahları güne berrak bir koyda yüzerek başlama imkânı sunar. Koyun suyu oldukça temizdir, sığdan derine doğru kademeli olarak ilerler. Bu da hem yüzme bilmeyenler hem de çocuklar için güvenli bir yüzme ortamı sağlar. Orman kampı olduğu için gölgede kalma şansı yüksektir, bu da yazın sıcak günlerinde büyük avantaj sağlar. Ayrıca kamp alanında tuvalet, duş ve temiz su gibi temel ihtiyaçlar için altyapı mevcuttur.
İnbükü’nün en güzel yanlarından biri ise ışık kirliliğinden uzak olmasıdır. Geceleri gökyüzü yıldızlarla dolup taşar; kamp ateşinin başında oturup yıldızları izlemek, burada geçirilen zamanın en unutulmaz anlarından biri olur. Elektrik kaynağı sınırlı olduğu için elektronik aletlerden uzaklaşıp doğayla baş başa kalmak için de harika bir fırsattır.
Çökertme Koyu
Muğla’nın Bodrum ve Milas ilçeleri arasında, Gökova Körfezi’nin kıyısında saklı bir inci gibi uzanan Çökertme Koyu, Ege'nin en huzurlu limanlarından biridir. Adını, ünlü “Çökertme Türküsü”nden alan bu koy, sadece tarihi ve kültürel anlamda değil, doğal güzellikleriyle de dikkat çeker. Rüzgârla dans eden zeytin ağaçları, koy boyunca uzanan taş evler ve mavinin binbir tonunu sunan deniziyle Çökertme, keşfedilmeyi bekleyen bir şiir gibidir.
Koy, denizcilerin uğrak yeridir çünkü oldukça korunaklı bir yapıya sahiptir. Bu nedenle birçok yat ve tekne, geceyi burada geçirmek için demir atar. Deniz, oldukça temiz ve sakin olup yüzmek için idealdir. Kıyıdan açıldıkça daha da berraklaşan sular, şnorkelle yüzmeyi sevenler için zengin bir su altı manzarası sunar. Ayrıca kıyı boyunca uzanan balık restoranlarında gün batımına karşı taze mezeler ve Ege'nin enfes deniz ürünleri eşliğinde yemek yemek, koyun en sevilen aktivitelerindendir.
Çökertme Koyu, fazla yapılaşmadan uzak olduğu için doğallığını korur. Ziyaretçiler burada sadece deniz keyfi yapmaz, aynı zamanda bölgenin kültürel dokusunu da hisseder. Köylüler tarafından yapılan zeytinyağları, el işi örtüler ve reçeller gibi yerel ürünler koy çevresindeki küçük tezgâhlarda bulunabilir. Ayrıca koyun çevresindeki yürüyüş yolları, doğa içinde kısa keşifler yapmak isteyenler için idealdir.
Kayaköy (Fethiye)
Muğla’nın Fethiye ilçesinde, sessiz dağların arasında yitip gitmiş bir zamanın izlerini taşıyan Kayaköy, Türkiye’nin en etkileyici hayalet köylerinden biridir. 20. yüzyılın başlarında mübadeleyle boşaltılan bu Rum köyü, taş evleri, kiliseleri ve dar sokaklarıyla geçmişin sesini bugüne taşır. Her biri yamaçlara sıralanmış yaklaşık 3500 taş yapı, zamana meydan okurcasına ayakta durur.
Kayaköy, aslında antik dönemden bu yana yerleşim görmüş bir bölgedir. Antik Karmylassos kenti üzerine kurulan bu Rum yerleşimi, 1923’teki Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi sonucu tamamen boşalmıştır. Bugün, Kayaköy açık hava müzesi statüsündedir ve tarihi dokusuyla korunmaktadır. Köyde iki büyük kilise, onlarca şapel, okul ve ev kalıntıları bulunur. Özellikle “Panayia Pirgiotissa” kilisesi mimarisiyle dikkat çeker.
Köy, sadece geçmişiyle değil, doğasıyla da büyüler. Yamaçlardan bakıldığında görülen Fethiye Körfezi, çam ormanlarıyla çevrelenmiş manzara ve taş yapıların gri dokusu, izleyenleri mest eder. Ayrıca Kayaköy’den Gemiler Koyu’na uzanan yaklaşık 6 kilometrelik yürüyüş rotası, doğa ve tarih meraklıları için harika bir parkur sunar. Bu rota boyunca Akdeniz’in eşsiz manzarası size eşlik eder.