Dünyanın Merkezi Hangi Ülke?

Dünyanın Merkezi Hangi Ülke?

  • 15.07.2025

Dünya haritasına bakarken hiç “Tam ortası neresi acaba?” diye düşündünüz mü? Bu merak, sadece coğrafya meraklılarını değil, tarihçileri ve hatta politikacıları bile zaman zaman cezbetmiş bir soru. “Dünyanın merkezi” gibi büyük bir iddia kulağa biraz gizemli, biraz da iddialı geliyor. Üstelik bu sorunun net bir cevabı yok. Çünkü konu hem bilimsel hem de kültürel boyutlarıyla oldukça geniş bir tartışma alanı sunuyor.

“Dünyanın Merkezi” Kavramı Ne Anlama Gelir?

“Dünyanın merkezi” ifadesi kulağa bilimsel bir terim gibi gelse de aslında çoğu zaman sembolik bir anlam taşır. Coğrafi olarak belirli bir noktayı işaret edebileceği gibi tarihsel, kültürel ya da dini bağlamlarda da farklı şekillerde kullanılır. Bu yüzden tek bir anlamı yoktur. Kimilerine göre bu merkez, dünyadaki tüm kıtalara eşit uzaklıktaki bir noktadır. Kimilerine göre ise bir uygarlığın kalbinin attığı yerdir. Dolayısıyla bu kavram, kişinin bakış açısına göre değişkenlik gösterebilir.

 

Bazı antik medeniyetler kendi topraklarını dünyanın merkezi olarak görmüştür. Bunun sebebi hem coğrafi bilgi eksikliği hem de kültürel üstünlük düşüncesidir. Örneğin Antik Çin’de ülkenin adı olan “Çungkuo” bile “Orta Krallık” yani dünyanın merkezi anlamına gelir. Aynı şekilde Orta Çağ Avrupa’sında Kudüs’ün dünyanın merkezi olduğuna inanılmıştır. Bu inanç, dönemin haritalarına bile yansımıştır. Yani “dünyanın merkezi” sadece fiziki bir nokta değil, aynı zamanda medeniyetlerin kendi önemlerini vurgulamak için kullandıkları bir kavramdır.

Tarihsel Olarak Merkez Olarak Kabul Edilen Bölgeler

Tarih boyunca birçok medeniyet, bulunduğu coğrafyayı “dünyanın merkezi” olarak kabul etmiş ve bunu haritalarına, yazılarına hatta efsanelerine işlemiştir. Bu iddiaların ardında hem bir aidiyet duygusu hem de güç gösterisi yer alır. Medeniyetler, kendi yaşadıkları alanı evrenin en merkezi ve en önemli noktası olarak görmek istemiştir. Bu bakış açısı, aynı zamanda o dönemdeki bilgi seviyesini ve dünya algısını da gözler önüne serer.

 

En bilinen örneklerden biri, Antik Çin’in kendi topraklarını “Orta Krallık” (Çungkuo) olarak tanımlamasıdır. Bu ifade, Çin’in diğer tüm uygarlıklardan üstün ve merkezde olduğuna dair bir inancı temsil eder. Benzer şekilde Antik Yunanlar da Delfi kentini “omphalos” yani dünyanın göbeği olarak kabul etmişlerdir. Bu inanç, Apollon Tapınağı’ndaki taş heykelle sembolleştirilmiştir. Orta Çağ Avrupası’nda ise Kudüs hem dini hem de haritalardaki merkezi konumuyla dünyanın kalbi olarak görülmüştür. “T-O” adı verilen orta çağ haritalarında Kudüs tam ortadadır ve dünya bu merkezden doğu, batı ve kuzey olmak üzere üçe ayrılmıştır.

 

İslam dünyasında da Kâbe’nin, dünyanın merkezi olduğuna dair inançlar yaygındır. Bu, sadece dini bir inanış değil; aynı zamanda Müslümanların Kâbe’ye yönelerek ibadet etmesiyle de fiziksel bir yön belirleyici olmuştur. Tüm bu örnekler, tarih boyunca her kültürün kendi merkezini yaratma eğiliminde olduğunu gösterir. Yani “dünyanın merkezi” aslında her çağda ve her toplumda farklı bir yere konumlandırılmıştır.

Coğrafi Merkez ve Hesaplama Yöntemleri

Coğrafi merkez kavramı, dünya üzerindeki tüm kara parçalarının kütle merkezini hesaplamaya dayanır. Bu merkez, yeryüzünün şekli ve kıtaların konumları dikkate alınarak matematiksel yöntemlerle belirlenir. Yani buradaki “merkez”, sembolik ya da kültürel değil, tamamen fiziksel ve hesaplanabilir bir noktadır. Ancak bu hesaplamalar, kullanılan yöntemlere göre farklı sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle “dünyanın coğrafi merkezi” ifadesi de kesin bir tek noktadan ziyade, farklı yaklaşımlara göre değişkenlik gösteren bir kavramdır.

 

Coğrafi merkez belirlenirken genellikle “kütle merkezi” (centroid) yöntemi kullanılır. Bu yöntem, dünya yüzeyindeki kara alanlarının ortalama ağırlık merkezini hesaplar. NASA gibi kuruluşlar ve bazı üniversiteler bu konuda çeşitli coğrafi bilgi sistemleri (GIS) kullanarak daha hassas veriler elde etmeye çalışır. Ancak hesaplamalarda karşılaşılan en büyük zorluklardan biri, Dünya'nın tam bir küre olmamasıdır. Ekvator bölgesinde şişkin, kutuplarda basık olan geoit şekli nedeniyle sonuçlar değişebilir. Ayrıca hesaplamaya adalar, göller ve dağlık alanlar dahil edildiğinde merkez noktası da yer değiştirebilir. Bu yüzden farklı araştırmalar, dünyanın coğrafi merkezi için farklı koordinatlar sunar.

Günümüzde Belirlenen Coğrafi Merkez Noktaları

Günümüzde yapılan modern hesaplamalar sayesinde, dünyanın coğrafi merkezine dair daha net sonuçlar elde edilmeye başlanmıştır. Ancak hangi verilerin kullanıldığına ve hangi hesaplama yönteminin tercih edildiğine bağlı olarak bu “merkez” farklı noktalarda yer alabilir. Bu nedenle dünyanın tam merkezinin neresi olduğu konusu hâlâ kesinleşmiş değil. Yine de bazı bölgeler, bu hesaplamalarda öne çıkmakta ve çeşitli kurumlar tarafından “coğrafi merkez” olarak kabul edilmektedir.

 

En çok kabul gören noktalardan biri, Türkiye ile Çin arasında yer alan Asya’nın batı kısmındaki bölgeler olmuştur. Özellikle Türkiye’nin Çorum ili, 2003 yılında Fransız jeofizikçi Jean-George Affholder’ın yaptığı hesaplamalara göre “dünyanın kara merkezine” en yakın yer olarak belirlenmiştir. Bu noktada Affholder, dünya üzerindeki tüm kara parçalarının ağırlık merkezini coğrafi veri sistemleri yardımıyla hesaplamış ve sonucun Çorum yakınlarına düştüğünü belirtmiştir. Bu iddia hem yerel hem de uluslararası medyada geniş yankı uyandırmış, Çorum’un turistik tanıtımına da katkı sağlamıştır.

 

Bunun dışında Çin’in Xinjiang bölgesi, Rusya’nın Novosibirsk civarları ve Kazakistan’ın bazı noktaları da farklı araştırmalarda merkez olarak gösterilmiştir. Ancak bu noktalar arasında net bir fikir birliği yoktur. Özellikle deniz seviyesinin dikkate alınıp alınmaması ve kıta sınırlarının nasıl belirlendiği gibi teknik detaylar, hesaplamaları ciddi biçimde etkiler.

Türkiye’nin “Dünyanın Merkezi” Olduğu İddiaları

Türkiye’nin “dünyanın merkezi” olduğu yönündeki iddialar hem coğrafi hesaplamalara hem de tarihsel-kültürel yaklaşımlara dayandırılmaktadır. Özellikle Çorum ilinin bu konuda öne çıkması, uluslararası bilimsel araştırmalara dayalı olsa da yerel halk ve yetkililer tarafından gururla sahiplenilmiş ve bu iddia zamanla bir tanıtım unsuruna dönüşmüştür. Peki, bu iddia nereden çıkıyor ve ne kadar gerçeklik payı taşıyor?

 

2003 yılında Fransız jeofizikçi Jean-George Affholder, dünya üzerindeki kara parçalarının kütle merkezini hesapladığında, bu noktanın Türkiye’nin Çorum ili yakınlarında bulunduğunu açıklamıştır. Bu bilimsel açıklama, Çorum’un “dünyanın kara merkezi” olarak anılmasına yol açmıştır. Çorum Belediyesi, bu iddiayı turizm açısından değerlendirmiş; şehrin girişine “Dünyanın Merkezi Çorum” yazılı tabelalar yerleştirmiş ve bölgeye sembolik bir anıt dikilmiştir. Ancak bu merkezin hesaplanmasında kullanılan yöntem, yalnızca kara yüzeylerini dikkate aldığı için genel anlamda tartışmalı kalmaktadır.

 

Türkiye’nin bu tür iddialara konu olması aslında yalnızca coğrafi bir mesele değil. Anadolu, tarih boyunca pek çok uygarlığa ev sahipliği yapmış, Doğu ile Batı’nın buluştuğu önemli bir geçiş noktası olmuştur. Bu tarihsel zemin, Türkiye’nin “merkez” olarak görülmesini kültürel ve tarihsel bağlamda da anlamlı kılar. Ancak bilimsel açıdan değerlendirildiğinde, dünyanın coğrafi merkezi için farklı alternatiflerin olduğu ve tek bir sonucun olmadığı unutulmamalıdır.