Türklerin tarih sahnesine çıkışları, dünya tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır. İlk ve Orta Çağlarda Türkler, Avrasya’nın geniş bozkırlarında yaşamış, burada köklü kültürler ve güçlü devletler kurmuşlardır. Türk adı, çeşitli anlamlar taşıyan ve zamanla farklı coğrafyalarda tanınan bir kavram haline gelmiştir.
Orta Asya’nın geniş topraklarında yerleşik olan Türkler, tarih boyunca göçebe yaşam tarzından yerleşik hayata geçişin izlerini taşımış, askeri ve siyasi güçleriyle dünya tarihine yön vermişlerdir. Bu dönem, Türklerin sosyal yapısından devlet teşkilatlarına, kültür merkezlerinden askeri geleneklerine kadar pek çok alanda gelişim gösterdikleri bir zaman dilimini kapsamaktadır. Türklerin tarih sahnesine çıkışları, dünya tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır. Bu yazımızda ilk ve orta çağlarda Türk dünyasını ele alacağız.
İçindekiler
Türk Adının Anlamları
Türk adı, tarih boyunca çeşitli anlamlar kazanmıştır. Çin kaynaklarına göre "miğfer," Kaşgarlı Mahmut’a göre "olgunluk çağı," A. Wambery’e göre "türemek," Ziya Gökalp’e göre ise "kanun ve nizam sahibi," "güç, kuvvet" anlamlarına gelmektedir. Türk adı, 552 yılında bağımsızlığını ilan eden Kök Türk Devleti ile resmî bir kimlik kazanmıştır.
Orta Asya Kültür Merkezleri

Orta Asya, Türklerin bilinen ilk ana yurdu olarak kabul edilmektedir ve bu bölgede yapılan arkeolojik kazılar, yazıdan önceki döneme ait önemli kültür merkezlerini ortaya çıkarmıştır. İşte Orta Asya'da bilinen başlıca kültür merkezleri:
Anav Kültürü (MÖ 4000- MÖ 1000)
Günümüzde Türkmenistan’ın başkenti Aşkabat’ın güneydoğusunda yer almaktadır. Orta Asya’nın en eski kültürüdür. Yapılan kazılarda seramik parçaları ve çeşitli eşyalar bulunmuştur. Bu eşyaların üzeri, bugünkü Türkmen dokumalarında da kullanılan motiflerle süslüdür. Anav Kültürü yerleşik yaşama dair izler taşır ve tarım yapıldığı bilinmektedir.
Afanesyevo Kültürü (MÖ 2500- MÖ 1700)
Güney Sibirya’nın Afanesyevo bölgesinde yer almaktadır. Türklere ait en eski kültür bölgesi olarak kabul edilmektedir. Afanesyevo kültürü, maden işçiliği konusunda oldukça gelişmiştir ve özellikle çakmak taşından yapılan ok uçları, bıçaklar, kemik iğneler, bakır eşyalar ve basit çömlekler bu kültürün başlıca eserlerindendir. İlk zamanlarda avcılık ve hayvancılıkla geçinmişlerdir.
Andronova Kültürü (MÖ 1700- MÖ 1200)
Yenisey Nehri yakınlarındaki Andronova bölgesinde ortaya çıkmıştır. Afanesyevo kültürünün gelişmiş bir şeklidir. Bu kültür bölgesinde tunçtan ve altından yapılmış eşyalar bulunmuştur. Andronova Kültürü, Orta Asya kültürleri içinde en geniş alana yayılmış olanıdır. Sığır ve deveyi evcilleştirmişler ve altın, bakır ve tunç gibi madenlerden eşya yapmışlardır.
Karasuk Kültürü (MÖ 1200- MÖ 700)
Karasuk Nehri çevresinde ortaya çıkmıştır. Andronova kültürü ile benzerlik göstermektedir. Bu kültür bölgesinde demir işçiliği önemli bir yer tutmaktadır ve demirin erken işlenmeye başladığı yerlerden biridir. Karasuk kültürü, İskit kültürünü oluşturan atlı-göçebe kültürünün Orta Asya'ya yayılmasını sağlamıştır.
Tagar Kültürü (MÖ 700- MÖ 300)
Yenisey Irmağı çevresinde özellikle Tagar Adası’nda gelişmiştir. Karasuk kültürünün takipçisi olan Tagar kültürü, kendinden önceki Türk kültürlerinin bir sentezi ve daha gelişmiş bir şeklidir. Bu kültür bölgesinde tunçtan bıçaklar, ok uçları, küçük hayvan heykelleri, çeşitli hayvan tasvirleri ve otağ şeklinde ağaç evler gibi eserler bulunmuştur. Orta Asya kültürlerinin en genç ve gelişmiş olanıdır.
İç Asya’da Kurulan Türk Devletleri
İç Asya’da kurulan Türk devletleri hem bölgesel hem de küresel ölçekte tarihi olaylara ve değişimlere yol açmışlardır. Bu devletler ayrıca Türk tarihinin önemli yapı taşlarını oluşturmuş ve Türk kültürünün, dilinin ve siyasi yapısının gelişiminde önemli roller üstlenmişlerdir.
Orta Asya Hun Devleti (Büyük Hun Devleti)
Merkezi Ötüken, kurucusu ise Teoman olan Orta Asya Hun Devleti, Orta Asya’da bilinen ilk Türk devletidir. Hun kelimesi "halk" anlamına gelmektedir. En parlak dönemini Mete Han (Mao-dun) zamanında yaşamıştır. Mete Han, Türkleri bir bayrak altında toplamış ve bilinen ilk düzenli orduyu oluşturmuştur. Hunlar, doğu ve batı olmak üzere ikiye ayrılmış ve Çinlilerle mücadele etmiştir.
I.Kök Türk (Göktürk) Devleti (552-659)
Merkezi Ötüken, kurucusu ise Bumin Kağan olan I.Kök Türk Devleti, Türk adı ile kurulan ilk devlettir. Bumin Kağan, Avar hakimiyetine son vererek bu devleti kurmuştur. Ergenekon destanına göre Kök Türkler, Aşına sülalesinden gelmiştir. İpek Yolu mücadelesi, devletin en önemli politikalarından biri olmuştur. Devlet, doğu ve batı olmak üzere ikiye ayrılmış ve en parlak dönemini Mu'kan Kağan zamanında yaşamıştır.
II.Kök Türk (Kutluk) Devleti (682-744)
Merkezi Ötüken, kurucusu Kutluğ Kağan nam-ı diğer İlteriş olan II. Kök Türk Devleti, Çin hakimiyetine karşı bağımsızlık kazanılmıştır. Tonyukuk, devletin en önemli danışmanlarından biri olmuş ve 46 yıl hizmet etmiştir. Devletin en parlak dönemi, Bilge Kağan ve Kültigin zamanında yaşanmıştır. Orhun Yazıtları, bu dönemin önemli kültürel miraslarından biridir.
Uygur Devleti (744-840)
Merkezi Karabalgasun, kurucusu ise Kutluk Bilge Kül Kağan’dır. Uygurlar, Hunların ve Kök Türklerin kültür mirası üzerine kurulmuştur. Mani dinini benimsemişler ve ticarette ilerlemişlerdir. İlk yerleşik hayata geçen Türk devleti olan Uygurlar, sanat ve ticarette önemli gelişmeler kaydetmişlerdir. 840 yılında Kırgızlar tarafından yıkılmışlardır.
İlk Türk Devletlerinde Güç ve Yönetim Yapısı
İlk Türk devletlerinde güç ve yönetim yapısı, çok katmanlı ve güçlü bir teşkilat yapısına sahipti. Bu yapı, devletin yönetim ve idaresinin etkili bir şekilde yürütülmesini sağladı. İşte bu yapı ve özellikleri:
Devlet Yönetimi
İlk Türk devletlerinde toplumun siyasi örgütlenmesinin en üst basamağını “Devlet (İl)” oluştururdu. Mutlak monarşi ile yönetilen Türk devletlerinde devlet yönetiminin en önemli parçası hükümdardır. Hükümdarlar Han, Hakan, Kağan başta olmak üzere İlteber, İdikut, Yabgu, Şanyü, Tanhu gibi unvanlar kullanmışlardır.
Hükümdarlık Sembolleri
- Otağ (Çadır): Hükümdarın ikamet ettiği yer.
- Örgin (Taht): Hükümdarın oturduğu yer.
- Tuğ (Sancak): Hükümdarın sembolü.
- Nevbet (Davul): Hükümdarın gücünü ve otoritesini simgeler.
- Yarlığ (Ferman): Töre yapabilme gücü.
- Kotuz-Sorguç (Şapkaya takılan at kuyruğu ve miğfer)
- Yay: Hükümdarın gücünün ve otoritesinin simgelerindendir.
Gücün Meşruiyet Kaynağı
Gücün meşruiyet kaynağı Kut inancıydı. Hükümdarlığın kaynağı ilahi kabul edilmiştir. Hükümdarın yetkisi Gök Tanrı tarafından verildiğine inanılırdı ve buna "Kut" denirdi. Bu anlayışa göre kut yetkisi ile donatılan hükümdar tüm milletleri yönetme hakkına sahipti.
Gök Tengri Hükümdarlık yetkisinin kaynağı olarak kabul edilirdi. Gök Tengri'nin Türk kağanını seçtiğine inanılır ve kağan, bu ilahi yetki ile halkını yönetirdi. Orhun Kitabelerinde bu anlayış açıkça ifade edilmiştir: "Ben Türk Bilge Kağan, Tanrı istediği için kağanlık tahtına oturdum’’.
Güç Paylaşımı ve Yönetim Organizasyonu
İlk Türk devletlerinde siyasi, kültürel, hukuki ve ekonomik konularda genel kararlar alan ve devlet yönetiminin temelini oluşturan en yüksek kuruluş Kurultay bir diğer adıyla Toy’dur. Kağan, hanedan üyeleri, hatun, aygucı (başbakan) ve boy beylerinden oluşan kurultay genellikle yılda üç kez toplanarak devlet işlerini görüşürdü. Kurultay kararlarının uygulanmasını sağlamak ve takip etmek için buyruklardan (bakan) oluşan bir ayukıya (hükûmet) ihtiyaç duyulmuştur.
Ülkenin yönetimi, Hunlardan itibaren devlet yönetiminde kolaylık sağlamak amacıyla doğu ve batı olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Doğudaki kağan, batıdaki yabguya bağlı olarak töre hükümlerini yürütmüştür. Bu sistem, daima bir tarafın hâkimiyet üstünlüğü tanınarak uygulanmıştır.
Siyasi ve Askeri Güç
Türk ordusu, ücretli askerlerden değil her an savaşabilecek durumda olan süvarilerden kurulmuştur. Türk ordusunda kadın-erkek, genç-yaşlı her an savaşabilecek durumda olan insanlar yer alırdı. Tarihte düzenli ilk Türk ordusunu Mete Han (Mao-dun) kurmuş ve “onlu teşkilat” sistemini oluşturmuştur.
Hukuki Yapı: Töre
İlk Türk devletlerinde hukukun temelini ve kaynağını geleneklerden alan sözlü hukuk kuralları, yani töre oluşturur. Töre, sosyal düzeni sağlayan örf, âdet, gelenek ve ahlaki değerlerden beslenerek ortaya çıkmıştır. Töre zamanın şartlarına göre değişebilir ve değişmesinde Hakan, Hatun ve Kurultay etkili olmuştur.
İlk Türk devletlerinde güç ve yönetim yapısı, ilahi yetki, kurultay sistemi, askeri güç ve töre hukuku gibi unsurlarla güçlü bir şekilde yapılandırılmıştır. Bu unsurlar, Türk devletlerinin uzun süre ayakta kalmasını ve geniş bir coğrafyada etkili olmasını sağlamıştır.
İç Asya’da Hayat
İç Asya’da Türklerin sosyal, ekonomik ve kültürel yapısı büyük ölçüde göçebe yaşam tarzı etrafında şekillenmiştir. Aile yapısı, konar-göçer hayat tarzı, hayvancılık ve ticaret bu toplumların temel özelliklerindendir. Ayrıca Gök-Tanrı dini gibi inanç sistemleri de Türklerin kültürel yapısının önemli bir parçasını oluşturmuştur. Bu yaşam tarzı, Türklerin dayanıklı, savaşçı ve teşkilatçı bir millet olarak tanınmasını sağlamıştır.
Sosyal ve Ekonomik Hayat
İç Asya'da yaşayan Türklerin sosyal yapısı, büyük ölçüde aile ve boy birliklerine dayanıyordu. Temel sosyal birim oguştur (aile). Bu yapı içinde aileler, genellikle anne, baba ve çocuklardan oluşan çekirdek ailelerden meydana gelirdi. Bu durum, temel geçim kaynağının hayvancılık olması ile yakından ilişkilidir.
Orta Asya Türklerinde feodalite benzeri bir sınıflaşma yoktur. Çünkü tarım yaygın olmadığı gibi ülke hanedanın ortak malıdır. Toprakların büyük kısmı devlete aittir ve bu nedenle soylular sınıfı da oluşmamıştır.
Ekonomik yapıya gelince, İç Asya Türklerinin başlıca geçim kaynağı hayvancılıktı. At, koyun ve keçi gibi sürüler beslenirdi ve bu hayvanlardan hem beslenme hem de giyim için yararlanılırdı. Bunun yanında mevsimsel olarak tarım da yapılmaktaydı. Çin’den başlayarak Karadeniz ve Akdeniz’e uzanan İpek Yolu, Türklerin ticari yaşamında önemli bir yer tutmuştur. Ayrıca, Kürk Yolu da ticaret yaşamlarında önemli bir yere sahiptir.
Din ve İnanç
İç Asya'da yaşayan Türk topluluklarının din ve inanç sistemi, zengin ve çok yönlü bir yapıya sahiptir. Bu sistem, Gök-Tanrı dini başta olmak üzere Şamanizm, atalar kültü ve doğa güçlerine tapınmayı içermektedir.
Yazı, Dil ve Edebiyat
İç Asya'da Türklerin yazı, dil ve edebiyat konusundaki gelişmeleri, onların kültürel zenginliğini ve tarihsel mirasını yansıtmaktadır. Göçebe yaşam tarzına rağmen Türkler, yazılı ve sözlü edebiyat ürünleri ile bilim ve sanatta önemli eserler bırakmışlardır.
İç Asya’da Türk toplulukları arasında yazının gelişimi, göçebe yaşam tarzının etkisiyle geç gerçekleşmiştir. İlk yazılı belgeler, taş üzerine kazınarak yapılan kitabeler olmuştur. Yazılı kültürün yaygınlaşması, Uygurların yerleşik hayata geçmesiyle hızlanmıştır.
- Yazılı Belgeler: Türklerin bilinen ilk yazılı belgeleri, 6. yüzyıla ait Yenisey Kitabeleri ve 8. yüzyıla ait Köktürk (Orhun) Kitabeleridir. Orhun Kitabeleri, Bilge Kağan, Kül Tigin ve Tonyukuk adına dikilmiş ve Yolluğ Tigin tarafından yazılmıştır. Bu kitabeler, Danimarkalı bilim adamı Wilhelm Thomsen tarafından 1893 yılında okunmuştur.
- Alfabeler: Türkler tarih boyunca çeşitli alfabeler kullanmışlardır. Bunlar arasında Köktürk Alfabesi (Türklerin ilk milli alfabesi), Uygur Alfabesi, Kiril Alfabesi, Arap Alfabesi ve Latin Alfabesi bulunmaktadır.
- Dil Yapısı: Türk dili, eklemeli bir dil yapısına sahiptir ve bu özelliği ile diğer dillere göre esnek bir kullanım alanı sunar. Türkçede kelime köklerine ekler getirilerek yeni kelimeler türetilir. Bu yapı, Türk dilinin zenginliğini ve geniş kelime hazinesini ortaya koyar.
- Sözlü Edebiyat: İç Asya Türklerinin sözlü edebiyatında koşuk (koşma), sagu (ağıt), sav (atasözü) ve destan gibi türler gelişmiştir. Türk edebiyatının en önemli örnekleri ise destanlardır. Bunlar arasında İskitler (Sakalar) dönemine ait Alp Er Tunga Destanı ve Şu Destanı; Asya Hunları dönemine ait Oğuz Kağan Destanı; Köktürkler dönemine ait Ergenekon ve Bozkurt Destanları; Uygurlar dönemine ait Türeyiş ve Göç Destanları; Kırgızlar dönemine ait Manas Destanı yer almaktadır.
Orta Asya’da Yaşanan Türk Göçleri
Orta Asya'da yaşanan Türk göçleri hem Türklerin tarihsel gelişimini hem de göç ettikleri bölgelerin siyasi ve kültürel yapısını derinden etkilemiştir. Bu göçler, yeni devletlerin kurulmasına, kültürel etkileşimlere ve etnik çeşitliliğin artmasına yol açmıştır. Türk göçleri, dünya tarihinin şekillenmesinde önemli bir rol oynamıştır.
Önemli Göç Dönemleri
- MÖ 2. Yüzyıl Göçleri: Hunların batıya doğru hareketi, ilk büyük göç dalgalarından biridir. Bu göçler, Avrupa'nın etnik yapısını değiştirmiş ve Kavimler Göçüne zemin hazırlamıştır.
- 6. ve 8. Yüzyıl Göçleri: Kök Türkler ve Uygurlar, Orta Asya'da güçlü devletler kurmuş ve geniş topraklara yayılmışlardır. Bu dönemdeki göçler, Asya ve Avrupa'nın çeşitli bölgelerine yayılmayı hızlandırmıştır.
- 10. Yüzyıl Göçleri: Oğuzlar, Selçuklular ve diğer Türk boyları, İslamiyet'in etkisiyle batıya doğru büyük göçler yapmış ve Anadolu'nun Türkleşmesine katkı sağlamışlardır.
Göçlerin Coğrafi Yayılımı
- Orta Asya'dan Avrupa'ya: Türk göçleri, Orta Asya'dan başlayarak Avrupa'nın içlerine kadar ulaşmıştır. Bu göçler, özellikle Hunlar ve Avarlar döneminde yoğunlaşmıştır.
- Orta Asya'dan Ortadoğu'ya: Selçuklular ve diğer Türk boyları, Orta Asya'dan Ortadoğu'ya doğru göç etmiş ve bu bölgelerde önemli devletler kurmuşlardır.
- Orta Asya'dan Güney Asya'ya: Gazneliler ve diğer Türk devletleri, Hindistan ve çevresine göç etmiş ve burada güçlü devletler kurmuşlardır.
Kavimler Göçü
Kavimler Göçü, M.S. 4. ve 5. yüzyıllarda Avrupa'nın etnik ve siyasi yapısını derinden etkileyen büyük bir halk hareketidir. Bu göç dalgası, Asya'nın iç bölgelerinden başlayarak Avrupa'ya doğru ilerleyen çeşitli Türk, Germen ve diğer kavimlerin hareketini ifade eder. Göçün başlıca nedeni Hunların batıya doğru ilerlemesi ve diğer kavimleri yerlerinden etmesiyle başlamıştır.
Göç Eden Kavimler
- Hunlar: Batıya doğru ilerleyen ilk büyük kavim olan Hunlar, Avrupa'nın etnik yapısını değiştirmiştir. Hunların önderliğinde başlayan göç, diğer kavimlerin de batıya doğru hareket etmesine yol açmıştır.
- Germen Kavimleri: Vizigotlar, Ostrogotlar, Vandallar, Franklar, Saksonlar ve Lombardlar gibi Germen kavimleri de bu dönemde yer değiştirmiştir.
- Slavlar: Slavlar, Kavimler Göçü sırasında batıya ve güneye doğru genişlemişlerdir.
- Avarlar ve Macarlar: Avarlar ve Macarlar da bu dönemde Avrupa'ya göç etmiş ve Avrupa'nın etnik yapısına katkıda bulunmuşlardır.
Göçün Sonuçları
- Roma İmparatorluğu'nun Zayıflaması ve Çöküşü: Kavimler Göçü, Batı Roma İmparatorluğu'nun zayıflamasına ve nihayetinde 476 yılında çökmesine yol açmıştır.
- Feodalizmin Doğuşu: Göçlerle birlikte eski Roma topraklarında yeni bir sosyal ve ekonomik yapı olan feodalizm ortaya çıkmıştır. Yerel derebeylikler güç kazanmış ve merkezi otorite zayıflamıştır.
- Etnik ve Kültürel Karışım: Göç eden kavimler, yerleştikleri bölgelerde yerli halklarla karışarak yeni etnik ve kültürel yapılar oluşturmuşlardır. Bu, Avrupa'nın etnik haritasının yeniden şekillenmesine neden olmuştur.
- Yeni Krallıklar ve Devletler: Göçler sonucunda Avrupa'da Vizigot Krallığı, Frank Krallığı, Vandal Krallığı gibi yeni krallıklar ve devletler kurulmuştur.
- Hristiyanlığın Yayılması: Göç eden kavimler arasında Hristiyanlık hızla yayılmış ve bu din, Avrupa'da hakim din haline gelmiştir.
Kavimler Göçü, Avrupa tarihinin en önemli olaylarından biri olarak kabul edilir. Bu göç dalgası, Avrupa'nın etnik ve siyasi yapısını köklü bir şekilde değiştirmiş, Roma İmparatorluğu'nun çöküşüne ve feodalizmin doğuşuna yol açmıştır. Aynı zamanda Avrupa'da yeni krallıkların ve devletlerin kurulmasını sağlamış ve Hıristiyanlığın yayılmasına katkıda bulunmuştur. Bu büyük halk hareketi, Avrupa tarihinin dönüm noktalarından biri olarak kabul edilir ve günümüz Avrupa'sının temellerini atmıştır.
Avrupa Hun Devleti
Avrupa Hun Devleti, 4. yüzyılın sonlarında Karadeniz’in kuzeyinde kurulan ve Avrupa tarihine damga vuran bir Türk devletidir. Hunlar, Asya'dan batıya doğru ilerleyerek Kavimler Göçü'ne neden olmuş ve Avrupa'nın etnik ve siyasi yapısını derinden etkilemişlerdir. Kurucusu Avrupa Hun Devleti'nin kurucusu olarak kabul edilen lider, Balamir Kağan'dır. Devlet, merkezi bir yapıya sahip olup, kağan tarafından yönetilmiştir. Kağan hem siyasi hem de askeri liderdir.
Avrupa Hun Devleti'nin en parlak dönemi, Attila'nın hükümdarlığı döneminde (434-453) yaşanmıştır. Attila, Hunları en güçlü dönemine taşıyan lider olarak bilinir. Attila, Doğu Roma (Bizans) ve Batı Roma İmparatorluklarına karşı birçok sefer düzenlemiştir. 451 yılında Galya'da Katalaunum Muharebesi’nde Roma ordusuyla büyük bir savaş yapmıştır.
Hunlar, hızlı süvari birlikleri ile tanınırdı. Attila, Avrupa’nın çeşitli bölgelerine düzenlediği seferlerle büyük bir korku salmıştır. Hun orduları, disiplini ve savaş taktikleriyle ünlüdür. Attila, sadece savaşla değil, diplomasi ve ittifaklarla da güç kazanmıştır. Çeşitli Germen kabileleriyle ittifaklar kurarak Roma İmparatorluklarına karşı üstünlük sağlamıştır.
Hunların batıya doğru ilerlemesi, Avrupa'da büyük göç hareketlerine neden olmuş ve Kavimler Göçü'nü başlatmıştır. Bu göçler, Roma İmparatorluğu’nun zayıflamasına ve çeşitli Germen krallıklarının ortaya çıkmasına yol açmıştır. Hun akınları, Roma İmparatorluğu'nun zayıflamasına ve nihayetinde Batı Roma İmparatorluğu’nun çöküşüne (476) katkıda bulunmuştur.
Attila'nın 453 yılında ölümü, Avrupa Hun Devleti'nin zayıflamasına yol açmıştır. Attila’nın oğulları arasındaki taht kavgaları, devletin bölünmesine ve zayıflamasına neden olmuştur. 469 yılında Avrupa Hun Devleti tamamen dağılmıştır. Hunların bazıları diğer Türk boylarıyla birleşirken; bazıları Avrupa’nın çeşitli bölgelerine dağılmıştır.
Diğer Türk Toplulukları
Tarih sahnesinde yerini almış tüm topluluklar, Türk tarihinin ve kültürünün zenginliğini ve çeşitliliğini göstermektedir. Her bir topluluk, yaşadıkları coğrafya ve tarihsel süreç içinde önemli rol oynamış ve Türk dünyasının geniş bir yelpazede temsilcisi olmuştur.
Avarlar
Orta Avrupa, bugünkü Macaristan ve Romanya bölgelerinde yaşayan Avarlar, 6. yüzyılda Avrupa'ya göç etmişlerdir. Bizans İmparatorluğu ile sık sık çatışmışlar ve 619-626 yılları arasında İstanbul’u kuşatmışlardır. Germen ve Slav kavimlerini etkilemişlerdir.
Bulgarlar
Hazar Denizi ile Karadeniz arasında daha sonra Tuna bölgesinde yaşayan Bulgarlar, iki farklı grup halinde gelişmişlerdir; Volga Bulgarları ve Tuna Bulgarları. Volga Bulgarları İslamiyet’i kabul etmiş, Tuna Bulgarları ise Hristiyanlaşmışlardır. Tuna Bulgarları, bugünkü Bulgaristan’ın temellerini atmışlardır.
Hazarlar
Hazar Denizi'nin kuzeyi ve Kafkasya bölgesinde yaşayan Hazarlar, 6. yüzyılda güçlü bir devlet kurmuşlardır. Museviliği kabul eden tek Türk topluluğudur. Hazar Devleti, ticaret yollarını kontrol altında tutarak ekonomik açıdan güçlü bir konuma gelmiştir. Ayrıca, din konusunda oldukça hoşgörülü bir tutum sergilemişlerdir.
Macarlar
Orta Avrupa, bugünkü Macaristan’da yaşamışlar ve 9. yüzyılda Karpat Havzası’na yerleşmişlerdir. Hristiyanlığı kabul etmişler ve Avrupa kültürüne entegre olmuşlardır. Fin-Ugor kavimlerinin bir kolu ile kaynaşmışlardır.
Başkurtlar (Başkırtlar)
Güney ve Orta Urallar’da yaşadılar. Kıpçak Türkleri’ne dayanan bir topluluktur. Başkırtlar, Moğol İmparatorluğu'nun bir parçası olmuş ve daha sonra Altın Orda Devleti'ne bağlanmışlardır. İslamiyet’i kabul etmişlerdir.
Peçenekler
Karadeniz’in kuzeyinden Balkanlara kadar geniş bir bölgede yaşamışlardır. 9. yüzyılda güçlenmişler ve Bizans İmparatorluğu ile sık sık savaşmışlardır. Bizans ordusunda paralı asker olarak da görev almışlardır. Malazgirt Savaşı’nda Selçuklu ordusuna katılmışlardır.
Kıpçaklar (Kumanlar)
Doğu Avrupa ve Batı Sibirya bozkırlarında yaşayan Kıpçaklar, 11. yüzyılda güçlü bir devlet kurmuşlardır. Kumanlar olarak da bilinirler. Mısır’da Memlûk Devleti’ni kurmuşlardır. Hristiyanlığı kabul eden Kumanlar arasında Hristiyan Kumanlar ve Müslüman Kıpçaklar olarak iki farklı inanç grubu oluşmuştur.
Oğuzlar (Uzlar)
Orta Asya, İran, Azerbaycan ve Anadolu’da yaşadılar. Oğuzlar, Selçuklu ve Osmanlı Devletleri’ni kuran boylardır. İslamiyeti kabul etmişler ve Türk-İslam kültürünün önemli temsilcileri olmuşlardır. 24 boydan oluşan bir topluluktur.
Sibirler (Sabirler, Sabarlar)
Sibirler, diğer adlarıyla Sabirler veya Sabarlar, 4. ve 7. yüzyıllar arasında yaşamış Türk boylarından biridir. İlk olarak Hazar Denizi’nin kuzeydoğusundaki bölgelerde daha sonra Kafkaslar ve Doğu Avrupa'da varlık göstermişlerdir.
Türgişler
Batı Türkistan, bugünkü Kazakistan’da yaşayan Türgişler, 8. yüzyılda Emeviler ile mücadele etmişlerdir. Bağa Tarkan döneminde kendi adlarına para bastırmışlardır. Müslüman olmamışlardır.
Kırgızlar
Orta Asya, Tanrı Dağları ve Yenisey Irmağı çevresinde yaşayan Kırgızlar, 9. yüzyılda Uygur Devleti’ni yıkarak güçlü bir devlet kurmuşlardır. Manas Destanı, Kırgız kültürünün önemli bir parçasıdır. 1991 yılında bağımsızlıklarını kazanmışlardır.
Karluklar
Orta Asya, özellikle bugünkü Kırgızistan ve Kazakistan bölgelerinde yaşayan Karluklar, 8. yüzyılda İslamiyet’i kabul eden ilk Türk topluluklarından biridir. Karahanlı Devleti’nin kurulmasına öncülük etmişlerdir. Talas Savaşı’nda Arapların yanında Çinlilere karşı savaşmışlardır.