Atatürk'ün Çocukluk Anıları Neler? (Önemli Detaylarla Birlikte)

Atatürk'ün Çocukluk Anıları Neler? (Önemli Detaylarla Birlikte)

  • 05.05.2023

Atatürk'ün çocukluk anıları herkes tarafından merak edilir. Çocukluğunda neler yaşadı, liderlik karakterinin oluşmasını sağlayan çocukluk hatıraları neler gibi pek çok sorunun yanıtı sıkça araştırılır. Atatürk’ün hem çocukluğunda hem de okul döneminde yaşadığı küçük veya büyük olaylar öğrenciler için ders niteliğindedir.

Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'e dair birçok çocukluk anısı vardır. Bazılarını ilkokulda duymuş olabileceğiniz hatıraların yanı sıra pek duyulmamış anıları da oldukça ilgi çekicidir. Atatürk'ün çocukluktan okul dönemine kadarki anılarını ve az bilinen hikayelerini sizler için araştırdık. Atatürk'ü özlemle ve sevgiyle anarken, bilinmeyen hatıralarını da öğrendiğinde kimi zaman hüzünleneceksiniz kimi zaman da tebessüm edeceksiniz. 

Peki, Mustafa Kemal Atatürk'ün çocukluk anıları neler? Gelin birlikte bir göz atalım!

Atatürk'ün Çocukluk Hayatı Kısaca

Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'ün çocukluk hayatı kısaca şu şekildedir:

Mustafa Kemal'in okula başlama yaşı geldiğinde, annesi ve babası fikir ayrılığına düştü. Ali Rıza Efendi orta bir yol buldu. Mustafa önce Mahalle Mektebi'ne gidecek, bir süre sonra da Şemsi Efendi Mektebi'ne gönderilecekti. İlkokulu okuduğu yıllarda babası vefat eden küçük Mustafa henüz 7 yaşındaydı. Zübeyde Hanım oğlunu ve iki kızını alıp kardeşinin yanına yerleşti. Kısa sürede çiftlik hayatına alışan küçük Mustafa'nın eğitiminin aksadığını gören annesi, bu sorunu çözmek istedi. Mustafa Kemal zaman kaybetmeden halasının yanına Selanik'e gönderilerek eğitimine devam etti. (1)

Atatürk'ün Çocukluk Anıları

Atatürk'ün Çocukluk Anıları

Mustafa Kemal Atatürk'ün çocukluk anıları hem keyif verici hem de hüzünlü olaylar içerir. Babasını kaybettikten sonra küçük yaşta hayata tutunma çabası ise örnek gösterilecek bir tutumdur.

Atatürk'ün Birdirbir Oyunu ile İlgili Anısı

Atatürk'ün 11-12 yaşlarında Asaf İlbay ile bir anısı vardır. Birdirbir oyununu seven arkadaşı İlbay, Mustafa Kemal'in de kendilerine katılmasını istiyormuş. Bir gün arkadaşları birdirbir oyununu sevmeyen Mustafa Kemal'i zorlayarak aralarına almayı başarmış. Eğilmeyeceğini ısrarla söyleyen Atatürk, sıra kendisine geldiğinde eğilmem diyerek dik vaziyette kalmış. Eğilmemekte ısrar eden Mustafa Kemal arkadaşlarına: "Oynamak isteyen varsa ben eğilmeden atlasın." demiştir.

Kız Kardeşlerin Elbise Kavgası

Atatürk'ün çocukluğunda unutamadığı diğer bir anı ise Naciye ile Makbule'nin yaşadığı elbise kavgasıydı. Bayram günü yaklaşmakta, fakat maddi imkânsızlıklar bulunmaktaydı. Komşu kızında gördükleri elbiseye hayran kalan iki kız kardeş, annelerinden de yeni bir elbise istiyordu. Zübeyde Hanım kızlarının bu isteğini geri çevirmek istemedi ve elbiselerini birkaç gün içinde dikti, yıkadı ve ütüledi. Arefe günü olduğunda evde bağrışmalar duyuldu. Naciye kendi elbisesinin dar gelmesi üzerine ablasınınki giydi. Makbule bu duruma çok sinirlendi. Zübeyde Hanım kızı Naciye'ye ablasının kıyafetini neden giydiğini sordu. Naciye de kendi elbisesinin dar geldiğini ablasının kıyafetinin ise üzerine tam geldiğini söyledi. Anne Zübeyde Hanım büyük kızına kendi elbisesini giydirdi ve dar geldiğini gördü. Büyüme çağındaki kızlarına 2 ay öncesinden diktiği elbiselerin ölçüsünü, fazladan hesaplamak gerekirdi diye düşündü. Bunun üzerine Makbule'ye iki gün içerisinde yeni elbisesini dikti. Mustafa Kemal ise annesinden bayramlık istememişti. Çünkü vefat eden babalarının yokluğunda geçinmek, onlar için fazlasıyla zordu. Mustafa Kemal'in gözü önünde yaşanan bu durum, onun için unutulmaz bir hatıraydı.

Alman Komşu

Mustafa Kemal Atatürk, arabanın icat edildiği senelerde gördüğü bir olayı anlatır. Selanik'te otururken zengin bir Alman komşuları varmış. Yüzyılın icatlarından biri olan arabadan komşusu da almış. Öküz ve at arabasından başka tekerlekli bir araç görmeyen halk, şaşkınlıkla arabaya bakarmış. Tek başına at ve öküz olmadan bu tekerlekli şey nasıl gidiyor diye merak edilirmiş. Alman komşu farları açık ve gürültü yapan arabasıyla akşam vakti evine gidiyormuş. Sesten fazlasıyla korkmaya başlayan insanlar, arabayı canavar zannederek sağa sola kaçışmaya başlamış. Başka bir vakitte de aşırı hız yapan komşuya polis tarafından ceza kesilmiş. O dönem Alman komşunun ceza almasına neden olan hız sınırı ise 20 kilometreymiş.

Tarlada Uyuyakalınca

Mustafa Kemal dayısının bakla tarlasında bekçilik yapıyor, kargaların mahsullere zarar vermesini önlüyordu. Yine bakla tarlasını beklediği günün birinde, öğle vakti çardağın altında uykuya dalmıştı. Zamanın farkında olmasa da uyandı ve annesiyle dayısının konuşmalarını duydu. Zübeyde Hanım Mustafa Kemal'in uyuyakalma sebebini anlatıyordu. Kız kardeşi Makbule soğuk su içip hastalanmış. Mustafa Kemal de gece boyunca kardeşinin yanında beklemişti. Dayısı da yeğenini uyandırmak istememişti. Hatta öğle saatlerinde çardağın altında uyumayı kendisinin de çok sevdiğini söylemişti. Ayrıca bu öğlen sıcağında kavgalar tarlaya gelmez diye belirtmişti. Uykudan yeni uyanan Mustafa Kemal, konuşmaları işitince telaşla ayağa fırladı. Tarlada bekçilik yaptığı sırada uyur vaziyette annesine ve dayısına yakalanmak, Mustafa Kemal'in canını epey sıkmıştı. Fakat kız kardeşi Makbule'nin iyileştiğini öğrendiğinde rahatlamıştı. 

Naciye'nin Kayboluşu

Dayısının bakla tarlasında vakit geçiren Mustafa Kemal, yanında Makbule'yi de götürürdü. Günün birinde kız kardeşi Naciye de onlarla birlikte tarlaya gitmek istemiş. Abisi, kardeşinin bu isteğini kıramayınca anne Zübeyde Hanım'dan izin almış. Naciye eline aldığı sopayla kargaların peşinde koşarken, Mustafa Kemal de Makbule ile sohbete dalmış. Kulübede yemeğe geçecekleri sırada birden Naciye'nin orada olmadığını görmüşler. Kulübenin etrafına, tarlanın her yerine bakarlarken, aynı zamanda Naciye'ye sesleniyorlarmış. Bir süre sonra kız kardeşlerini gören Mustafa Kemal ve Makbule'nin yüreğine su serpilmiş. İşin aslı şuymuş: Naciye tarlada kargaları kovalarken yorulup kulübeye girmiş ve uyumuş. Mustafa Kemal ve Makbule rahatladıktan sonra hep beraber yemeklerini yemeye koyulmuşlar. 

Kuyudan Gelen Ses

Mustafa Kemal ailesi ile Langaza'da yaşayan dayısının çiftliğinde kalıyordu. Bir gün komşu çiftliğin oradan geçtiği sırada sesler işitti. 3 çocuğun başında beklediği kuyuya doğru koştu. Çocuklar kız kardeşlerinin kuyuya düştüğünü anlatıyordu. Hemen yardıma yetişen Mustafa Kemal, etrafta bulduğu kalınca ipi ağaca bağlayarak kuyuya indi. 6 yaş civarında ve beline kadar suyun içinde olan küçük kız kızı kurtarmak istedi. Bir ucunu ağaca bağladığı kalın ipin diğer ucunu da kuyuya inerek kızın beline bağladı. Yukarı çekmeleri için çocuklara seslendi. Sonunda küçük kız kurtulmuştu. Daha sonra ipi kendi beline bağlayan Mustafa Kemal çocuklara seslendi. Fakat çocuklar orada değildi. Onu unutmuşlardı. Kendisini yukarıya çekecek kimsenin olmadığını anladıktan sonra ipten tırmanarak kuyudan çıkmayı başardı. 

Okul Yıllarına Ait Atatürk'ün Çocukluk Anıları

Okul Yıllarına Ait Atatürk'ün Çocukluk Anıları

Mustafa Kemal Atatürk'ün çocukken günlük hayatta karşılaştığı durumların yanı sıra okul döneminde yaşadığı olaylar da merak uyandırır. Atatürk'ün okul yıllarına dair birçok hatırası vardır.

Askerî Üniforma Sevgisi

 

İlkokulu Mahalle Mektebi'nde okuyan Atatürk, okulda yaşadığı kıyafet ile ilgili anısını anlatmıştır. Şemsi Efendi Okulu'nda okurken kıyafet olarak şalvar giyilirmiş. Şalvara sarılan kuşak ise Atatürk'ü oldukça rahatsız edermiş. Öğrenci Mustafa Kemal, Askeri Rüştiye'ye gittiğinde giydiği resmi üniforma ise onun için mutluluğa dönüşmüştü.

Mustafa Kemal'in Matematik Öğretmeni

En sık bilinen Atatürk anılarından biri de "Kemal" adını alma hikayesidir. Mustafa Kemal Atatürk'ün ortaokul döneminde en çok istekli olduğu ders matematikti. Derse olan katılımı oldukça yüksek olan Atatürk, başarısıyla da öğretmeninin dikkatini çekiyordu. Bir gün matematik öğretmeni Atatürk'e şöyle söyledi: "Senin adın da Mustafa benim adım da…" Farklı bir isim bulma isteğinde olan öğretmeni Atatürk'e Kemal adını takmıştı. O günden sonra Cumhuriyetimizin baş mimarı, Mustafa Kemal olarak çağrılmaya başlandı.

Matematik öğretmeni sert görünümlü ve sınıfta yüksek not alanlara dahi taviz vermeyen bir karaktere sahipti. Bir gün öğrencileri arasından çalıştırma danışmanı seçmek istemişti. Çoğu öğrenci ayağa kalktı. Atatürk biraz bekledikten sonra tüm cesaretini ve öz güvenini ortaya koyarak "Ben daha iyisini yaparım." demişti. Böylelikle kendinden üst konumda olan arkadaşıyla yer değişimi yapıldı ve Mustafa Kemal öğretmenin çalıştırma danışmanı oldu.

Yarışı İkinci Olmasına Rağmen Kazandı

Atatürk, Şemsi Paşa Mektebi'nde okuduğu bir dönemde okulun düzenlediği yarışa katılmayı çok istedi. Bunun nedeni ise kim yarışı kazanırsa o öğrenci, diğer okullarla yapılması planlanan müsabakada temsilci olacaktı. Büyük bir istekle yarışa katılan Mustafa Kemal, çevik bir şekilde bitiş noktasına doğru koşuyordu. O esnada yol kenarında gördüğü yavru kuşun başına bir şeylerin geldiğinden şüphelenmiş ve yanına gitmişti. Yarıştan uzaklaşan Mustafa Kemal'i geçen arkadaşı kazanmıştı. Fakat yarışı birincilikle tamamlayan öğrenci, Mustafa Kemal'in yerdeki yavru kuşu güvenilir bir yere bırakmak için koşudan ayrıldığını, bunu yapmasaydı yarışı kazananın Mustafa Kemal arkadaşı olacağını anlattı. Durumu öğrenen öğretmeni, Mustafa Kemal'in yarışı kazanan öğrenci olduğunu ilan etti. Atatürk yarıştığı ikincilik derecesini alsa da küçük yaştaki merhametiyle hem birinciliği kazanmıştır hem de örnek bir davranışta bulunmuştur.

Atatürk’ün anılarından da anlaşılacağı üzere, çocukluğu, özellikle babası Ali Rıza Efendi’nin vefatından sonra zorluk içerisinde geçmiştir. Buna rağmen, Atatürk’ün zorluklar karşısında pes etmemesi ve karakterindeki mücadeleci tavır onu liderlik konumuna getiren etkenlerden olmuştur denilebilir.


Kaynak:

https://www.meb.gov.tr/ataturk/Hayati/CocuklukYillari  (1)

Benzer İçerikler