TYT tarih konuları arasında yer alan Atatürk dönemi Türk dış politikası, Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası arenada güçlü bir yer edinmesi ve tam bağımsızlığını pekiştirmesi için yürütülen stratejik adımları içermektedir. 1923-1938 yılları arasındaki bu süreç, Osmanlı Devleti’nden miras kalan dış sorunların çözülmesi, bölgesel ve küresel barışın korunması ve Türkiye’nin modernleşme hamlelerine uygun bir diplomasi anlayışının benimsenmesiyle şekillenmiştir. Türkiye’nin bu dönemde benimsediği dış politika, Lozan Antlaşması’nın ardından ulusal çıkarları gözeten ve barışçıl ilişkiler kurmayı hedefleyen bir perspektife dayanmıştır.
Atatürk’ün belirlediği dış politika ilkeleri; bağımsızlık, barışçılık, gerçekçilik, güvenlik odaklı yaklaşım ve batılılaşma doğrultusunda şekillenmiştir. Bu ilkeler doğrultusunda Türkiye; Musul meselesi, nüfus mübadelesi, dış borçlar ve yabancı okullar gibi önemli sorunları ele almış ve diplomasi yoluyla çözüm üretmeye çalışmıştır. Aynı zamanda uluslararası platformlarda aktif bir rol üstlenerek güvenliğini sağlamaya yönelik çeşitli ittifaklar kurmuş ve denge politikası izlemiştir.
İçindekiler
Atatürk Dönemi Türk Dış Politikası
Atatürk dönemi Türk dış politikası, tam bağımsızlık ilkesini temel alan, barışçıl ve gerçekçi bir diplomasi anlayışına dayanmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde maruz kaldığı dış baskılar ve Sevr Antlaşması’nın dayattığı ağır koşullar nedeniyle uluslararası ilişkilerde son derece dikkatli bir politika izlemiştir. Bu bağlamda Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde geliştirilen dış politika anlayışı, Türkiye’nin uluslararası alanda güçlü ve saygın bir devlet olarak varlığını sürdürebilmesini sağlamayı amaçlamıştır.
Atatürk'ün Belirlediği Dış Politika İlkeleri
Atatürk'ün dış politika anlayışı, Türkiye’nin bağımsızlığını koruması, uluslararası barışa katkıda bulunması ve modernleşme hedefleri doğrultusunda şekillenmiştir. Tam bağımsızlık, barışçıl diplomasi, gerçekçilik, güvenlik odaklı yaklaşım ve batılılaşma gibi temel ilkeler, Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politikasına yön vermiştir. Bu ilkeler, Osmanlı Devleti’nin son döneminde yaşanan dış müdahalelere ve kaybedilen topraklara karşı bir tepki niteliğinde olup, yeni Türkiye’nin güçlü ve saygın bir devlet olmasını sağlamaya yönelik oluşturulmuştur.
1. Gerçekçilik ve Akılcılık
Atatürk'ün dış politikası, hayalci ve maceracı yaklaşımlardan uzak, uluslararası dengeleri göz önünde bulunduran gerçekçi ve akılcı bir anlayışa dayanıyordu. Türkiye’nin yeni sınırlarını, kaynaklarını ve askeri gücünü dikkate alarak gereksiz savaşlardan kaçınma ilkesi benimsendi. Atatürk, bu konuda “Büyük hayaller peşinde koşmaktansa gerçekleri görmek ve ona göre hareket etmek gerekir” diyerek, diplomatik kazanımlara önem vermiştir.
2. Tam Bağımsızlık İlkesi
Atatürk, Türkiye’nin tam bağımsız bir ülke olarak varlığını sürdürebilmesi için dış politikada hiçbir ülkenin etkisi altına girmemesi gerektiğini savunuyordu. Bağımsızlık sadece siyasi değil, ekonomik, askeri ve kültürel alanlarda da tam bağımsız olmayı gerektiriyordu. Bu doğrultuda, kapitülasyonların kaldırılması, Osmanlı borçlarının ödenmesi gibi adımlar atıldı. Atatürk bu durumu şu sözlerle özetlemiştir:
"Tam bağımsızlık, mali, iktisadi, adli, askeri, kültürel ve benzeri her alanda tam bağımsızlık ve tam serbestlik demektir."
3. Barışçıl Politika
Atatürk, dış politikada barışı esas alan bir yaklaşımı benimsemiştir. “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesi, Türkiye’nin sadece kendi sınırları içinde değil, tüm dünyada barışı desteklemesi gerektiğini ortaya koymuştur. Bu ilke doğrultusunda Türkiye, bölgesel anlaşmalar yaparak sınırlarını güvence altına almış, savaşlardan ve saldırgan politikadan kaçınmıştır. Ancak barışın korunması için gerektiğinde askeri gücün de hazır tutulması gerektiğini vurgulamıştır.
4. Güvenlik ve Savunma Politikası
Atatürk, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin savunmasını güçlü tutarak, her türlü tehdide karşı hazırlıklı olması gerektiğini savunuyordu. Bu bağlamda askeri modernizasyon çalışmaları yapılmış, ordunun çağdaş hale getirilmesi sağlanmıştır. Ayrıca Türkiye’nin güvenliği için Balkan Antantı (1934) ve Sadabat Paktı (1937) gibi ittifaklara katılım sağlanarak bölgesel iş birlikleri geliştirilmiştir.
5. Batıya Yönelim ve Çağdaşlaşma
Atatürk’ün dış politika ilkelerinden biri de batılı devletlerle iyi ilişkiler kurarak çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşmak olmuştur. Osmanlı Devleti’nin doğuya dönük geleneksel politikaları terk edilmiş, modernleşme çabalarına paralel olarak batılı ülkelerle iş birliği yapılmıştır. Türkiye, 1932’de Milletler Cemiyeti’ne üye olarak uluslararası arenada aktif rol almıştır.
6. Denge Politikası
Atatürk, Türkiye’nin büyük devletler arasındaki çıkar çatışmalarından etkilenmemesi için denge politikası izlemiştir. Özellikle Sovyetler Birliği, İngiltere ve Fransa arasındaki diplomatik dengeler gözetilmiş, bir blokun içinde yer almak yerine bağımsız ve çok yönlü bir dış politika benimsenmiştir. Örneğin, Sovyetler Birliği ile dostane ilişkiler geliştirilirken, batılı devletlerle de diplomatik ilişkiler yürütülmüştür.
7. Uluslararası Hukuka Bağlılık
Atatürk döneminde Türkiye, uluslararası hukuka ve anlaşmalara saygılı bir politika izlemiştir. Lozan Antlaşması’ndan sonra Türkiye, barışçıl yollarla sorunlarını çözmeye odaklanmış ve uluslararası meşruiyetini güçlendirmeye çalışmıştır. Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne katılması ve çeşitli diplomatik görüşmelere önem vermesi, bu anlayışın bir parçasıdır.
8. Ekonomik Bağımsızlık ve Dış Borçların Azaltılması
Ekonomik bağımsızlık, Atatürk'ün dış politikasının en önemli unsurlarından biri olmuştur. Osmanlı Devleti’nden devralınan dış borçlar titizlikle ödenmiş, ekonomik kalkınma hamleleri ile Türkiye’nin dışa bağımlılığı azaltılmaya çalışılmıştır. 1930’lu yıllarda devletçilik ilkesi doğrultusunda sanayileşme çalışmaları başlatılmış ve ekonomik gücün artırılması amaçlanmıştır.
9. Komşularla İyi İlişkiler Kurma İlkesi
Atatürk, Türkiye’nin komşu ülkelerle iyi ilişkiler kurmasını ve sınırlarını güvence altına almasını istemiştir. Bu amaç doğrultusunda Yunanistan ile nüfus mübadelesi sorunları çözülmüş, İran ve Irak ile sınır anlaşmazlıkları diplomatik yollarla giderilmiş ve Balkan Antantı ile bölgesel güvenlik sağlanmıştır.
1. Dönem Dış Politika (1923-1931)
1923-1931 yılları arasındaki dış politika, Lozan Antlaşması ile şekillenen yeni Türkiye’nin bağımsızlığını pekiştirme sürecini kapsar. Bu dönemde Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı Devleti’nden miras kalan dış politika sorunlarını çözmeye odaklanmış, diplomasi ve barışçıl yollarla uluslararası alanda yerini sağlamlaştırmaya çalışmıştır. Musul meselesi, nüfus mübadelesi, yabancı okullar sorunu ve Osmanlı borçları gibi konular bu dönemde Türkiye’nin dış politikasında önemli bir yer tutmuştur.
Musul Meselesi (1923-1926)
Musul, Osmanlı’nın petrol açısından en zengin bölgelerinden biri olup, İngiltere ile Türkiye arasında uzun süren diplomatik bir mücadeleye sebep olmuştur. Lozan Antlaşması’nda Musul meselesi çözüme kavuşturulmamış ve tarafların ikili görüşmelerle anlaşmaya varması öngörülmüştü. Ancak İngiltere Musul’u Irak’a bağlamak isterken, Türkiye Misak-ı Milli sınırları içinde kalması gerektiğini savunuyordu.
- 1924 yılında Türkiye ile İngiltere arasında başlayan görüşmeler sonuçsuz kalmış, ardından konu Milletler Cemiyeti’ne taşınmıştır.
- Milletler Cemiyeti, 1925 yılında Musul’un Irak’a bırakılmasına karar vermiştir.
- Türkiye, Musul’dan vazgeçmek zorunda kalmış ancak İngiltere’den 25 yıl boyunca Musul petrollerinden %10 pay almayı kabul etmiştir. Daha sonra bu hak, 500 bin sterlin karşılığında İngiltere’ye bırakılmıştır.
Bu mesele, Türkiye’nin diplomatik yalnızlığını gösterirken, aynı zamanda dış politikanın barışçıl ve diplomasi temelli bir yaklaşım benimsediğini ortaya koymuştur.
Nüfus Mübadelesi Sorunu (1923-1930)
Lozan Antlaşması’nın ardından Türkiye ve Yunanistan arasında nüfus mübadelesi anlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşma, Türkiye’deki Rumlarla Yunanistan’daki Türklerin karşılıklı göç etmesini öngörüyordu. Ancak uygulamada İstanbul’daki Rumların statüsü ve Batı Trakya’daki Türklerin hakları konusunda anlaşmazlıklar ortaya çıkmıştır.
- Yunanistan, mümkün olduğunca fazla Rum’un İstanbul’da kalmasını sağlamak için “etabli” (yerleşik) kavramını genişletmeye çalışmıştır.
- Türkiye, Yunanistan’ın bu tutumuna karşılık olarak Batı Trakya’daki Türklerin haklarını korumaya çalışmıştır.
- 1930 yılına kadar süren diplomatik müzakereler sonucunda Türkiye ile Yunanistan arasında karşılıklı uzlaşma sağlanmış ve Venizelos’un Ankara ziyareti ile ilişkiler düzelmiştir.
Bu süreç, Türkiye’nin bölgesel barışı sağlama çabasını ve diplomasi odaklı yaklaşımını gözler önüne sermiştir.
Yabancı Okullar Meselesi (1924-1926)
Türkiye Cumhuriyeti, eğitim sistemini milli hale getirmek amacıyla yabancı okullardaki eğitim faaliyetlerini düzenlemek istemiştir. Bu kapsamda Türkiye’de faaliyet gösteren Fransız, Amerikan ve diğer yabancı okullarda tarih ve coğrafya derslerinin Türk öğretmenler tarafından verilmesi zorunluluğu getirilmiştir.
- Fransa, bu düzenlemeye karşı çıkarak Türkiye’ye diplomatik baskı yapmaya çalışmıştır.
- Türkiye, bu konuda geri adım atmayarak eğitimin milli olmasını sağlamış ve yabancı okulların kontrol altına alınmasını başarmıştır.
- 1926 yılına gelindiğinde Fransa ile yapılan anlaşma sonucunda bu mesele barışçıl bir şekilde çözüme kavuşturulmuştur.
Bu gelişme, Türkiye’nin kendi eğitim sistemine yönelik egemenliğini koruma çabalarını ve batılı devletlere karşı diplomatik duruşunu güçlendirdiğini göstermektedir.
Dış Borçlar Meselesi ve Ekonomik Bağımsızlık (1923-1933)
Osmanlı Devleti’nden kalan borçlar, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politikada çözmesi gereken en önemli ekonomik meselelerden biriydi. Lozan Antlaşması’nda Türkiye’nin Osmanlı borçlarını ödemeyi kabul etmesi kararlaştırılmış, ancak borçların nasıl ödeneceği konusu müzakere edilmek üzere sonraya bırakılmıştır.
- 1928 yılında Fransa ile yapılan görüşmeler sonucunda Türkiye’nin ödeyeceği borç miktarı belirlenmiş ve ödeme planı oluşturulmuştur.
- Ancak 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı sonrası Türkiye ekonomik olarak zorlanmış ve borçları ödemekte sıkıntı çekmiştir.
- 1933 yılında yapılan ek görüşmeler sonucunda borçların bir kısmı yeniden yapılandırılmış ve ödemeler hafifletilmiştir.
Bu süreç, Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığını sağlama yolunda attığı diplomatik adımları ve ekonomik gerçekleri gözeten dış politika anlayışını göstermektedir.
Türkiye’nin Uluslararası İlişkileri (1923-1931)
Türkiye, bu dönemde barışçıl politikalar izleyerek uluslararası alanda saygın bir devlet olmayı amaçlamış ve bölgesel iş birliklerine önem vermiştir.
- 1925 Türk-Sovyet Dostluk Anlaşması: Türkiye ile Sovyetler Birliği arasında imzalanmış, iki ülkenin barışçıl ilişkiler geliştirmesi sağlanmıştır.
- 1930 Türk-Yunan Dostluk Anlaşması: Nüfus mübadelesi sorunlarının çözülmesi için imzalanmış ve iki ülke arasındaki ilişkiler normalleşmiştir.
- Türkiye'nin Milletler Cemiyeti’ne Üyeliği (1932’de gerçekleşmiştir): Türkiye, uluslararası alanda tanınan bir aktör olma yolunda önemli bir adım atmıştır
Bu gelişmeler, Türkiye’nin büyük güçler arasında dengeli bir politika izlediğini ve uluslararası hukuka uygun hareket ettiğini göstermektedir.